Kurum Hakkında
“Neler yapmadık ki bu vatan için” diyor Orhan Veli, “kimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik…“
Biz de bir dernek kurduk doğanın, çevrenin sesi olmak için…
Gelecek kuşaklara temiz bir çevre bırakmak gibi çok geniş ve kaygan bir slogandan öte, süre giden bu mücadelede onlara bir zemin oluşturmaktı amacımız; süslü slogan, gösteriş ve renkli pankartlarla yola çıkmadık; yüreğimizden gelen coşkuyu ilk elde doğa adına seslendirdik.
Kısa ve yaygın adıyla Keşan DOÇEK dedik derneğimizin adına; bu çatı altında doğanın karşılık beklemeden savunulmasına giriştik, donuklaşıp tek çizgide akan beyinlere farklı frekans ve bakış noktaları göstermeye çalıştık, başlangıçtan bugüne dek attığımız adımlara baktığımızda başardığımızı söyleyebiliriZ ve fakat bunun yanına daha yapacak çok şey olduğunu da eklemeden geçemeYİZ.
Bugünkü ve gelecek kuşaklara; takip edilen, örnek alınan, benzemeye çalışılan, yılların deneyimiyle olgunlaşan bir dernek bırakmanın, önemli bir adım olduğu kabul edildiğinde belki başardık demek daha doğru olur…
Her neyse, kısa sürede çok şeyler yaptık ama yapamadığımız daha bir o kadar da “şey” var…
Kuruluş Öykümüz
1993 yılının yazdan sonbahar doğru akıp giden günlerinde bizim nefes alma mekanımız olan Korudağlarda bir gezinti sırasında aklımıza düşüverdi bu olay, aslında daha öncelerinden beri vardı da, bu yürüyüşte şekil aldı; yürüyüş sırasında yeni bir rota bulmaya çalışırken “yahu niye bir dernek kurup bu işleri daha organize bir hale getirmiyoruz” diyerek bir tartışma başlattık. Kısa sürede kabuğunu oluşturdu bu düşünce ve derneklerin bürokratik yapıları araştırılıp kuruluş aşamalarına başladık.
7 kişi gerekiyordu kuruluş için; dernek en az bu kadar kişinin bir araya gelmesiyle kurulur diyordu 2908 sayılı yasa. Kolay değil 7 insanı aynı görüş altında toplamak hele ki bu görüş doğa, kuş, börtü, böcek gibi anlamlar taşıyorsa…
Az ve uz giderek derelere tepelere ulaştık ve aşağıda adı geçen bu zat-ı muhteremlerin bir yığın resmi kayıtları ile birlikte kendimizi Emniyet Müdürlüğünün soğuk merdivenlerinde buluverdik. Emniyet’te derneklerin tabi olduğu ve kaydının yaptırıldığı bölümün adı “Terörle Mücadele Bürosu” idi… daha baştan damgayı yemiştik!…
Tüzüğümüzde “Saros Körfezinin ekolojik yapısını korumak” şeklinde geçen bir ibare valilikten: “Eğer körfezin tümünü kapsıyorsa İçişleri Bakanlığına gönderilmesi gerekir“, şeklinde bir uyarı yemişti. Biz de süreyi uzatmamak için Saros Körfezi ibaresinin yanına parantez içinde Edirne ili dahili diye yazıverdik, doğa daha kurulurken bürokratik sınırlara ayrılmıştı!
Kuruluş sırasında özveri ile çalışan bu kurucu kişilerin adı aşağıdaki gibi:
Hakan EŞME
Mesut Emin GÖLEMEN
Ufuk KANIŞKAN
Mustafa GÖLEMEN
Cengizhan AKTAN
İrfan TONGO
Olcay Ufuk UYSAL
01 Eylül 1993 tarihinde Valilikten gelen olur yazısı ile artık resmi olarak kurulmuştuk ve sıra yapmayı düşlediklerimizi yaşama geçirmekti, kolları sıvayıp işe başladık, neler yapmadık ki ve neler yapamadık ki…
Derneğimiz ilk kurulduğu günden bu yana bölgesindeki olaylara sorumlu ve katılımcı bir yöntemle sahip çıkmak ile birlikte doğa sporlarına özel bir önem vererek yine bir ilki gerçekleştirmektedir.
Trakya’da ve hatta ülkemizde 60.000 nüfuslu bir kentte var olup doğa sporları ile aktif ve düzenli olarak uğraşan tek dernek DOÇEK’tir desek herhalde yanılmış olmayız. Bunun böyle olmasında asıl neden, kurucuları Hakan EŞME ve Mesut Emin GÖLEMEN‘in dağcılık ve doğa sporları ile olan yoğun ilişkileridir.
Kısaca Keşan DOÇEK bölgesinde dağcılık ve çevre konularında etkin bir yere ve deneyime sahiptir. Kentin demokratik ortamına getirdiği tartışmalar, paneller, fotoğraf sergileri, tiyatrolar, çevre kulüpleri, toplantılar, afişler, kampanyalar, bültenler, kamplar, kültürel geziler, bisiklet festivalleri ve doğa yürüyüşleri ile kentin yaşayan soluğu olmayı ve her yaştan kent insanını doğa ile yakınlaştırmayı kendine hedef seçen Keşan DOÇEK her geçen gün kurumlaşan kimliği ile geleceğe doğru emin adımlarla yürümekte ve çevresindeki bir çok kişi ve oluşuma da örnek olmaktadır.
Derneği kurma amacımız ve yaptıklarımızı özetleyen...
Ormanda yangın çıkmış. Herkes can derdinde kaçışırken, minik bir serçe ormanın yakınındaki gölden gagasına doldurduğu bir damla suyu getirip alevlerin üstüne atıyormuş durmadan. Kaçışanlar alayla sormuşlar serçeye: “Bir damla su neye yarar, diye?”. Yanıtlamış minik serçe bilgece: “Elimden ancak bu kadarı geliyor…” diye