TULUMUN TARİHÇESİ
Türkçe’de tulum; “tolmak/dolmak” fiilinden türeyen bir isimdir. Nefesle şişirilip içi doldurulduğu için gayet mantıklı olarak çalgıya bu isim verilmiştir. Tuluma, kullanıldığı diğer dillerde ekseriyetle gayda/kaita ismi ya da bu kelimeye
Devamı..
TULUMUN TARİHÇESİ
Türkçe’de tulum; “tolmak/dolmak” fiilinden türeyen bir isimdir. Nefesle şişirilip içi doldurulduğu için gayet mantıklı olarak çalgıya bu isim verilmiştir. Tuluma, kullanıldığı diğer dillerde ekseriyetle gayda/kaita ismi ya da bu kelimeye yakın, ses benzerliği olan isimler verilir. Mesela Macarca’da gaido veya duda, çeşitli Slav dillerinde gajda, Arapça’da yine ğayta, İspanya’da yine gayta isimleri verilmektedir. İşin dikkat çeken tarafı dünyanın bir çok yerinde hatta Türkiye’de benzer bir isim verilmekteyken Hemşin’de bu çalgıya, tulumdan başka bir isim verilmemektedir.
Çalgının tarihçesini ve dünyaya yayılış istikametini ortaya çıkartmak, hemen hemen diğer çalgılarda da olduğu gibi neredeyse imkansıza yakındır. Çünkü bugüne ulaşmış bir çok çalgının menşei, ilk olarak nerede ve kimler tarafından üretildiği ya da icad edildiği eski tarih kaynaklarının üzerinde durdukları bir konu değildir. Bunu sebebi gayet açıktır. Dünya üzerindeki pek çok çalgı neredeyse insanlık tarihi kadar eski olup pek çoğunun bir benzerine muhtelif milletlerin kaynaklarında, kitaplarında, minyatür ve kabartmalarında rastlanır.
Mesela eski Ortadoğu kavimlerinin duvar çizimlerinde, tablet ve kabartmalarında bugün gene Ortadoğu’da yaygın olarak kullanılan çalgıların benzerleri görülmektedir. Aynı şekilde, benzer iklim ve coğrafya koşullarında yaşayan bir birlerinden habersiz kavimler benzer aletler üretebilmektedirler.
Tulum ise, tesbit edebildiğimiz kadarıyla ve elbette şekilleri değişik olarak Hindistan’da, İran’ın bazı bölgelerinde, Orta Asya’nın bazı kısımlarında, Kafkasya’da, Doğu ve Kuzey Doğu Anadolu’da, Kırım’da, Balkanlar’da, Orta Avrupa’da özellikle Macaristan’da, Batı Avrupa’da İspanya’da ve Fransa’nın Bröton bölgesinde ve elbette herkesin malumu İskoçya’da farklı şekil ve adlarla kullanılmaktadır. Bu kadar yaygın olarak kullanılan, bazısı birbirinin neredeyse aynısı bazısı ise çok daha farklı olarak çalınan tulumun görüldüğü alanların ise neredeyse tamamen yüksek dağlık bölgeler ve geniş yaylalar olduğu gözden kaçmaması gereken bir gerçektir ve tulum çalan her millet İskoçlar, çeşitli Slav ulusları ve diğerleri bu çalgıyı kendilerine mal etmektedir.
Her ne kadar 17. asır seyyahı Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde tulumun “bir müddet evvel Rusya’da icad edildiğini” söylese de bunun gerçekliğini ispatlayacak başka bir delil yoktur. Çünkü eski Yunan/Roma’da ve eski İran’da tulum benzeri çalgılar çalındığı bilinmektedir. Şu halde tulum çok daha eski bir çalgı olmalıdır.
İngiliz araştırmacı ve müzikolog Laurence Picken, tulumun en ibtidai şeklini Hemşin’de tesbit ettiğini ve mesela bu çalgının sahil kesiminde yaşayan Lazlar arasında pek revaçta olmadığını, onların bu çalgıyı bilmekle beraber kemençeyi tercih ettiklerini bildirmektedir.
Anadolu’nun tulum çalınan her bölgesinde tulumdan başka çalgılar çalınmaktadır. Dünya üzerinde tulum çalınan başka bölgelerde de bu çalgı dışında çalgılar kullanılmaktadır. Yalnızca Hemşin’de tulum tek çalgı olarak yerini almış ve muhafaza etmektedir. Bu durum, kanaatimizce üstünde durulması gereken bir konudur.
Hemşin’e ilk yerleşimin Bugünki İran’ın kuzey batı bölgesinde yer alan Hemedan (eski söylenişiyle Amadan) bölgesinden gelen bir grup tarafından gerçekleştirildiği bilinmektedir. Bu bölge ve bir az daha kuzeyi, İran’da tulumun görüldüğü yerlerdir. Acaba Hemedan’dan Hemşin’e gelen bu grup mu yanında tulumun bu en ibtidai şeklini getirmiştir?
Hemşin bölgesiyle beraber tüm Kuzey Doğu Anadolu’ya Kafkasya ve Kırım’dan göçlerle yeni yerleşimcilerin geldiği de kaynaklarda yazmaktadır. Bu yerleşimciler Kıpçak, Kuman ve Peçeneklerdir. Bunlar, tulumun çalınıyor olduğu bir bölgeden gelen savaşçı çobanlardır. Tulumun, kuzeyden gelen bu yeni yerleşimciler tarafından Hemşin’e ve dolayısıyla Anadolu’da tulumun görüldüğü diğer bölgelere getirilmiş olması da tabii ki mümkündür.
Hemşin bölgesine en son yerleşim Akkoyunlu ve Osmanlı fetihleriyle gerçekleşmiş ve çeşitli göçler ve yerleşimler güneyden ve kuzeyden birkaç asır boyunca devam etmiştir. Bu son yerleşimciler de tulumun bu en ibtidai şeklini belki kendileri de yanlarında getirmişler belki de burada bularak kültürlerinin bir parçası haline getirmişlerdir.